Mantar ve Mantar Hastalıkları

  • HASTALIKLAR
  • Mantar ve Mantar Hastalıkları için yorumlar kapalı
  • 1.249 kez görüntülendi

Mantar ve Mantar Hastalıkları

ÖZET

Mantar hastalıkları, çeşitli mantarların insanda yol açtıkları hastalıkları belirten genel terim. Mantar hastalıklarının başlıcaları arasında, dermatofitlerin yol açtığı, kılsız deri, deri kıvrımları, el ve ayakları etkileyen deri hastalıkları, saçlı deriyi etkileyen ve halk arasında kellik diye nitelenen hastalık ve özellikle göğüs, boyun ve kollarda lekelere yol açan pitiriyazis versicolor sayılabilir. Mantar hastalıklarının en yaygını olan mayaya benzeyen bir mantarın yol açtığı kandida hastalıkları ya da kandidiyaz, ağız, boğaz, akciğer, barsak, dölyolu, deri’ve tırnaklardaki yüzeysel tabakaları etkileyebilir; damakta ve yanakların iç yüzünde, pamukçuk diye nitelenen kaymağa benzer lekeler belirir.

MANTAR HASTALIKLARI:

Çeşitli mantarlar deriyi ve onun çeşitli eklerini tutup bazı hastalık tabloları yaratırlar. Vücuttaki mantar hastalıklarını genel olarak tanımlamak için kullanılan terim “Mikoz”dur. Bu bölümde mantar hastalıklarından söz edeceğiz..

DERİDE MANTAR HASTALIKLARI
Mantarlar grubunda sınıflandırılan mikroskopik yapıda asalakların deriye ve saç, kıl, tırnak gibi deri türevlerine bulaşmasıyla mantar hastalıkları ortaya Çıkar. Bu hastalıkların çok sık görülme­si ve son derece bulaşıcı hastalıklar olması nede­niyle dermatolojide önemli bir yeri var­dır. Tıbbın deri hastalıklarıyla ilgilenen bu dalının ortaya çıkardığı gerçekler doğrultusunda yalnız kişilerin değil, çe­şitli kurum ve kuruluşların da gerekli.Önlemleri alması gerekir. Temizlik ko­şullarındaki düzelme bu hastalıkların yayılmasını büyük Ölçüde engellemiş olmakla birlikte, özellikle kırsal kesim­deki yaşam koşulları mantar hastalıklarının bulaşmasını kolaylaştırmaktadır. Sonuçta hem tedavi, hem de hastalıktan korunma bakımından önemli sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle mantar hastalığına yol açan etkenler üzerin­de Özenle durulması gerekir. Bu hastalık etkenleri asalak mantarlar adı altın­da toplanabilir.

ASALAK MANTAR NEDİR?
Bitkiler alemi üstün yapılı bitkiler, yani yeşil bitkiler ve basit yapılı bitkiler ola­rak iki ana gruba ayrılabilir. İsveçli ün­lü doğabilimci Carolus Linnaeus bu ikinci gruba Yunanca “gizlievli” anla­mına gelen kriptogam adını vermişti. Çünkü bu bitkilerde üreme organlan gizlidir ve ilk bakışta görülemez. Krip­togam ya da tohumsuz bitki denen bu grup üyelerinin tersine, üstün yapılı bit­kilerde üreme organlarım oluşturan çi­çekler belirgin biçimde ortadadır. Gele­neksel sınıflandırmalarda kriptogamlann talli bitkiler denen bir grubu suyosunlanyla (algler) birlikte mantarları da kapsar. Tal özelleşmiş dokulardan yok­sun, basit lifli bir yapıdır. Tipik olarak mantar, çeşitli biçimlerde yerleşmiş spor denen üreme birimleriyle yüklü dallanmış bir lif kütlesidir. Lifler, yani ipliksi uzantılar hif, hiflerin oluşturduğu karışık yumak İse miselyum olarak bili­nir. Miselyum da üreme birimleriyle birlikte tali, yani mantarı oluşturur. İster şapkalı mantar biçiminde ortaya çıksın, ister ancak mikroskop altında görülebil-sin bütün mantarlar temel olarak aynı temel yapıyı paylaşır. Mantarların tür sayısı 100 bini aşar. Bunlar arasında bit­kilerde ve hayvanlarda asalak yaşayan çok sayıda tür vardır. İnsan derisinde hastalık etkeni olan mantarların sayısı da oldukça kabarıktır. Bu mikroskopik asalaklar “deri mantarı” anlamına gelen dermatonıiset ya da tıpta daha yaygın olarak dermatofit adı altında toplanır.

Dermatofıtler Microsporum, Trichophyton ve Epidermophyton cinslerini kapsar. İnsan ve hayvan asalağı olan bu cins üyeleri bütün dünyaya yayılmıştır. Her coğrafi bölgenin kendine özgü der­matofit türleri vardır.Dermatofıtler değişik yollardan sal­gınlara yol açabilir. İnsana horoz, köpek gibi hayvanlardan bulaşan Microsporum üyeleri belirli bir deri bölgesine yerleş­miş hastalık odaklan oluşturur.

Hastalığın yayılması aile ya da ufak bir toplu­luk içinde oldukça sınırlıdır. Bu durum mantarın hayvandan insana geçerken çok yüksek olan bulaşıcılığmın insan­dan insana geçerken azalmasından kay­naklanır. Microsporum canis’in üç ko­nak değiştirdikten sonra hastalık yapıcı özelliğini yitirdiği kanıtlanmıştır. Ama insandan bulaşan Microsporum cinsi mantarlar çocuklar arasında büyük sal-guılara yol açarak hastalığın okul, yuva gibi ortamlarda hızla yayılmasına neden olabilir. Geçmişte önemli sorunlar yara­tan bu salgınlar yöneticileri köktenci çözümlere yöneltti. Örneğin Fransa’da salgınları denetim altına alabilmek için tinealı çocukların gideceği ayn ilk­okullar açıldı. Güve anlamına gelen La­tince kökenli bir sözcük olan tinea, elbi­se güvesinin yünlü dokumalardaki ye­niklerini andıran mantar kaynaklı yü­zeysel deri lezyonlannı tanımlamak için kullanılır. Bu tanımdan da anlaşılabile­ceği gibi dermatofitlerin yol açtığı has­talıklar tinea adı altmda toplanabilir.

Microsporum’lzrta oluşan enfeksiyonla­ra bazı ülkelerde eskisinden daha sık rastlanmaktadır. Örneğin Fransa’da hay­vandan bulaşan Microsporum enfeksi­yonları, insandan bulaşan enfeksiyon­lardan daha sık görülmektedir. Uzun sü­re Trichophyton violaceum başta olmak üzere Trichophyton üyeleri bütün asalak mantarlar arasında en sık rastlanan enfeksiyon etkeni olmuştur. Yaygın olarak saçkıran hastalığı olarak bilinen baş tineası ve bu içinde kellik yapan saçkıran türü , temizliğin yetersiz olduğu bölgelerde olmaktadır. Bu etkenin konakları suıda her yaş ve cinsiyetten inse ayrıca birçok evcil ve yabanıl ha) da bulunur. Mantarların mutlaka konağa gereksinimleri olduğunu süren eski görüşlere karşılık günümü de hava ve topraktan da mantar edilmiştir. Bu nedenle deride ma hastalıklarının ortaya çıkması için nin mutlaka insan ya da hayvandan laşması gerekmez. Ama insan ya hayvandan bulaşma bu hastalıkların i sık görülen yayılma yoludur. Öte dan asalak mantarların vücutta banr sına ve gelişmesine zemin hazırlaj birçok unsur vardır.

Örneğin kellik pan baş tineasına göre sınırları daha  saç dökülmelerine yol açan tinea tor rans, 13-14 yaşlarına doğru kendili| den kaybolmakta ve erişkinlerde ke likle görülmemektedir. Bu durum genlikle birlikte yağbezlerinden sak-nan ve mantarları öldürücü etkisi yağ asitlerinin ortaya çıkmasına ba| maktadır. Ayrıca eşey hormonlarının ı mantar gelişimini engelleyici etkileri ı duğu öne sürülmektedir.Dermatofitler keratinle beslene rinden, özel enzimler yardımıyla üs rinin yüzeyindeki boynuzsu katman,’. ve tırnaklar gibi derinin keratinli ya larına yerleşirler. Tricophyton ve rosporum üyeleri özellikle kıllara, dermophyton üyeleri üstderinin nuzsu katmanına yerleşerek saç ve dökülmesi, saçsız deride kızartılı-pı lekeler gibi hastalık belirtilerine açarlar.

MİKROSPORLU TİNEALAR
İnsandan bulaşan mikrosporlu tine, rın başlıca etkeni Microsporum audoit-ini’dİT. Son zamanlarda hayvandan b*-laşan Microsporum canis’te de belir­gin bir artış görülmektedir. Bu hastaü hemen hemen yalnız 4-10 yaşları sındaki çocuklarda görülür. Son derece bulaşıcıdır. Doğrudan temas ile ya tarak, havlu gibi dolaylı yollarla insandan insana geçer. Bu nedenle okul ve yuvalarda sık sık salgın biçiminde or­taya çıkar. Erişkinlerde lezyonlar yal­nız saçlı deride sınırlı kalmayıp yanak­larda ve sakalla kaplı çenede de görü­lebilir.Başlangıç lezyonu kırmızımsı, yu­varlak bir lekedir ve bu lezyon, hekim denetimi gerektiren bir salgın olmadık­ça dikkat çekmez. Daha sonra büyüyüp kırmızılığı belirginleşen lekede pullan­ma başlar. Lezyon üzerindeki kıllar kü­çük bir dokunmayla dökülür. Saçlı deri­nin büyük bir bölümünü kaplayan 2-6 cm çapında kirli beyaz lezyonlar hasta­lığın tipik belirtisidir. Kılların grimsi rengi köklerinden yarım santim yukarı­ya kadar yayılmıştır. Bunun nedeni mantar miselyumunu oluşturan hifier ve hifleri zırh gibi saran sporlardır. Mik-roskopik düzeydeki bu oluşum dıştan bakıldığında saça hastalıklı görünümü­nü verir.

Hastalığı daha iyi anlayabilmek için kılın yapısını bilmekte yarar vardır. Kıl deri üstündeki gövde ve deri içinde ka­lan kök bölümünden oluşur. Kıl kökü­nün alt ucu genişleyerek soğancık (bul-bus) adını alır. Soğancığın dibinde kıl dibi papillası (memecik) denen bir gi­rinti bulunur. Kıl kökünü saran keseci­ğin ağzından kıl gövdesi çıkar. Mantar kıl keseciği ağzına sıkıca yapışarak uzunlamasına hücre bölünmeleriyle ço­ğalmaya başlar. Böylece üretilen yeni miselyumun bir bölümü kıl köküne doğru büyürken, diğer bölümü gövde boyunca yukarı çıkar. Bu arada hifler-de çok sayıda spor oluşur. Bu sporlar çepeçevre sardıkları kıl gövdesine grimsi bir renk verir. Mantarın kıl kö-kündeki ilerlemesi soğancığa kadar sü­rer. Kılın büyümesini sağlayan soğan­cık, mantarın etkisiyle zayıflar ve kıl en küçük dokunmayla kökünden çıkar. Hayvandan bulaşan mikrosporlu tinea-lar daha küçük, ama sayıca daha çok lezyona yol açar. Başta da belirtildiği gibi, daha çok 4-10 yaşlan arasındaki çocuklarda görülen bu hastalıklar, ge­nellikle 15 yaş öncesinde kendiliğinden kaybolur.

TRİKOFİTLİ TİNEA

Trikofİtli tinea, adından da anlaşılabile­ceği gibi genel olarak Trichophyton cinsinden kaynaklanan mantar hastalıkları­nı içerir ve trikofitoz olarak da bilinir. Bu çeşit tinealar da, kellik yapan saçkı­ran ve sakal dökülmesine yol açan sa-kalkıran gibi birkaç ayrıksı örnek bu­yana bırakılırsa, yalnızca çocukluk ça­ğma Özgü hastalıklardır. Bulaşma doğ­rudan değmeyle ya da ortak kullanılan tarak ve havlu gibi eşyalar yoluyla ger­çekleşir. Derinin boynuzsu katmanına yerleşen mantar, buradaki kılları soğan­cığa kadar giden hiflerle sarar. Kıl kökü mikrosporlu tineada olduğundan daha büyük zarar görür ve kıl, kesecik ağzın­dan kırılır. Trikofit lekeleri ufak ve çok sayıdadır. Hastalıklı ve sağlıklı kıllar birbiriyle karışık olduğundan trikofıtli tinea, mikrosporlu tinea kadar belirgin değildir. Trikofitli tinea 15 yaş öncesin­de kesin biçimde kaybolur.

Mantar tedavisi için hasta kılların cımbızla çıkarılması gerekir. Sıradan görünen bu işlem çok titiz ve eksiksiz biçimde yürütülürse yararlı olacaktır. Hastalıklı alanm yarım santimetre kadar yakınındaki sağlıklı kılların da çıkarıl­ması uygundur. Böylece mantarın yeni kıllara bulaşması önlenir. Ayrıca mantar öldürücü etkisi olan iyot ve sülfür yerel olarak uygulanır. Tedavide büyük ilerle­me sağlayan griseofulvin, ışın tedavisi gibi zahmetli, pahalı ve yan etkileri ola­bilen tedavilere karşı büyük üstünlük sağlamıştır. Bu ilaçla yaklaşık 40 gün süren bir tedavi kesin iyileşme sağlar. Hastalıktan kuşkulanıldığmda hemen uzman hekime başvurulmalıdır. Tanı konduktan sonra hasta çocukların bir sü­re okuldan alınması ve yaşıtlarından uzak tutulması gereklidir. Hastalığın ya­yılmasını Önlemede ilk adım, ana baba­lar ve çocukları yakından izleyen öğret­menler tarafından atılmalıdır.



EPİDERMOMİKOZ
Epidermis, yani üstderinin yalnız boy­nuzsu katmanında etkili olan, kıl ve tır­nak gibi deri türevlerine zarar vermeyen mantar hastalıkları epidermomikoz adı altında toplanır. Bu hastalıklar aşağıda ayrı ayrı incelenmiştir.Kızartılı-pullu tinea. Üstderi mantar hastalıklarının en sık rastlanan tipidir. Etkeni hayvan ya da insan kaynaklı Microsporum ya da Trichophyton olabilir, tik lezyon hafif pullanma gösteren ve hızla dışarı doğru yayılan kırmızı bir le­kedir; daha sonra pulla kaplı, kırmızımsı san renkli bir görünüm kazanır. Merkez­den uzaklaştıkça belirginleşen lezyonda renk daha keskinleşir ve pullanma daha iyi görülür. Bu çevrel bölgede lezyonun tipik özelliği olan kabarcıklar göze çar­par. Etkenin değişik bölgelere sıçraması ya da eski hastalıklı bölgelerde yeniden mantar üremesi sonucu değişik evreler­deki lezyonlar bir arada görülebilir. Kı­zartılı-pullu tinea bulaşıcıdır. Tedaviyle iyileşmesi 2-4 hafta sürer.

Kasık tineası

Olguların büyük bir bölü­münde hastalık Epidermophyton üyele­riyle oluşur. Vücutta deri kıvnlmalarmın oluştuğu bölgelerde sıcaklık daha yük­sek, terleme daha boldur; ve sürtünmeye bağlı örselenmeler daha sık görülür. Bu nedenle bu bölgelerdeki lezyonlar ne türden olursa olsunlar, akıntılı, nemli ve daha belirgindir. Kasık tineası başlan­gıçta tek yanlıdır, ama daha sonra öbür yana da atlayarak simetrik bir görünüm kazanır. Bazen lezyonlar kaba etlere de yayılır. Lezyon genellikle ortası pullu, kenarlan deriden yüksek, yuvarlak ve lurken çevreye doğru yayılma gösterir. Kasık tineası da bulaşıcı bir hastalıktır.Ayak tineası. Çok sık görülen ve ayak­lara yerleşen bu mantar hastalığına “at­let ayağı” da denir. Önceleri hafif bir pullanmadan başka belirti görülmez. Daha sonra- lezyonlann ortaya çıkması ya da uzun yürüyüşlerden sonra ayak tabanının kızarması ve hafif ağrıyla kendini belli eder. Bu durumlarda deri nemlidir ve çizgi biçiminde ağrılı çat­laklar görülür. Oldukça büyük deri par­çalan sıyrıldığında altta yatan kırmı­zımsı deri yüzeyi görülebilir.Hastalığın kabarcıklı tiplerinde pul­lanmış ya da yalnız iltihaplı alanla çev­relenmiş kabarcıklar görülebilir. Hasta­lığın daha kolay yayılan ve irinlenme eğilimi gösteren daha ağır tiplerine de rastlanır.

Bu durumda yürümek ve ayak­kabı giymek son derece zor ve bazen olanaksızdır. Hastalığın bu kabarcıklı ti­pi genellikle ayak parmaklan arasında görülür. Ama aynı mantarlar el parmak­lan arasında da hastalığa yol açabilir.Kabarcıklı tip ender olarak el ayası ve ayak tabanında da görülür. Alacalı tinea (tinea versicolor). En sık rastlanan ve iyi bilinen mantar hastalık -lanndan biridir. Hastalığa Pityrospo-rum cinsinden bir asalak mantar yol açar. Hastalığın belirgin özelliği gövde, boyun ve kollara düzensiz olarak yayıl­mış sütlü kahve renkli ufak lekelerdir. Bu lekeler yavaş bir biçimde yayılarak genişler ve “harita” görünümü veren adacıklar oluşturur. Hastalık yazı deniz kıyısında geçiren kişilerde daha belir­gindir. Bunun nedeni mantarın yol açtı­ğı açık renkli lezyonların yanık tende daha iyi fark edilmesidir. Ama çoğu kimsenin zannettiği gibi bu mantar has­talığı denizden bulaşmaz. Yalnızca es­mer deri, lezyonun görülmesini kolay­laştırır. Bu tinea tipinde genellikle ka-Şintı ya da başka şikâyetlere rastlan­maz. Ama bazı olgularda şiddetli kaşın­tı ortaya çıkabilir.Bu hastalığın tedavisi kolay olmak­la birlikte oldukça sabır ister. sülfür içeren ilaçlar ya da antibiyotik krem ve pomatlar lezyonlara yerel ola­rak uygulanır. Tedavi altı hafta sürdü­rülmelidir. Bu süre içinde banyo yapar­ken selenyum sülfit ya da ketokonozol içeren şampuanlar kullanılmalıdır. Mantar bazen etkili bir tedaviyle tama­men yok edilir. Ama hastalık özellikle kişisel yatkınlık, şeker hastalığı, gebe­lik, kalın kazak giyme ve bol terleme gibi zemin hazırlayıcı etkenlerle yinele­yebilir. Tedavide, çok etkili olan keto-konozul içeren hapların yanı sıra yeni geliştirilen bazı mantar öldürücü haplar da kullanılabilir. Ayrıca hasta her gün kaynatılmış çamaşır giymelidir.

Tırnak tineası.

Çok sık rastlanan, ama elde yeterli bilgi bulunmamasına bağlı olarak tedavisi büyük sorun yara­tan bir hastalıktır. Kıllara ek olarak bu mantar derinin gene keratinli türevlerin­den olan tırnaklara da yerleşir.Tinealan ve üstderinin mantar hasta­lıklarını incelerken yukarda belirttiği­miz mantarlara ek olarak vücudun bir­çok bölgesinde hastalığa yol açabilen ve bu nedenle dermatolojide oldukça önemli bir yeri olan mayalardan da söz etmek gerekir. Saccaromyces vini gibi maya türleri bilinen mayalanma etkile­rinin yanı sıra önemli biyokimyasal tep­kimelerden sorumludur. Ağız içinde yol açtığı pamukçuk hastalığıyla tanınan Candida cinsi mantarlar, tırnak tineası-nın etkeni olarak da ortaya çıkar. Bu hastalıkta tırnağın ortasına ya da kenar­larına yerleşmiş sarı-beyaz renkli, dü­zensiz lekeler görülür. Mantar tırnak ucunda üremişse tırnak kenarı grimsi, ufalanıp toz haline gelerek geride oyuk bırakan bir madde ile kaplanır. Sonunda kenarı iyice yenen tırnak düzensiz ve güdük bir görünüm alır.

Candida’ya bağlı lezyonlarda iltihaplanan tırnak çevresindeki dokudan sıkınca İrin çıkar. Tırnak bu durumuyla dolama görüntüsü almıştır. Daha sonraki evrede tırnağın en üst katmanının altında beyaz ya da sarı lekeler oluşur. Bu aşamada tırnak yerinden oynar ve düşer.Üstderi mantar hastalıkları oldukça uzun bir tedavi gerektirir. Bu hastalıkla­rın tedavisinde başarının temelini sabır ve özen oluşturur. Mantarın boynuzsu katman içinde bulunması ilaçların bura­ya ulaşmasını güçleştirir. Ayrıca lezyon-lann yerleşim bölgeleri de tedaviyi zor­laştırır. Örneğin, deri kıvrımlarında geli­şen mantar hastalıklarına irinli bakteri enfeksiyonları da eklenebilir. Örseleyici ilaçlara karşı duyarlılık gelişmesi ve bu ilaçların doğru kullanılmaması mantar tedavisinde sık görülen durumlardır. Ama tedavinin düzenli ve Özenli uygu­lanması çoğu kez tam iyileşme sağlar.Genellikle iki ya da üç değişik kim­yasal madde içeren mantar öldürücü ilaçların sabah ve akşam üçer gün arayla değiştirilerek kullanılması, gerekiyorsa ağızdan griseofulvin ve ketokonozol gibi ilaçların alınması en etkili tedavi yönte­midir. Bu tedavinin deri mantarlarında süresi ortalama 50 gündür; tırnak tinea-larında ise bu süre 6-7 ay, hatta bir yıl olabilir. Tırnak tinealarmda en uygun te­davi öncelikle mantarlı tırnakların çekil­mesi ve ağızdan griseofulvin alınması­dır. Tırnak çekilmesi gibi bir işleme baş­vurmak istenmiyorsa, griseofulvin ve ke­tokonozol içeren haplarla birlikte yerel olarak uygulanan ilaçlar kullanılabilir.

Mantar hastalığı hangi yollarla bulaşır?
Saçlı deride ve kılsız deride ortaya çıkan tinea, kedi ve köpek gibi ev hayvan­larından bulaşabilir. Ama olguların büyük bir bölümünde bulaşma insandan insana hastalıklı kıllara ve üstderiye değme sonucu gerçekleşir. Daha çok sporcular arasında görülmesinden ötürü “atlet ayağı” denen mantar hastalığı ise ortak kullanılan duş ve soyunma odalarından bulaşır. Buralarda hastalıklı deriden dökülen parçalar enfeksiyonun kaynağım oluşturur.
Mantar Hastalıkları

Etiketler:

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.