Kızıl

  • HASTALIKLAR
  • Kızıl için yorumlar kapalı
  • 1.093 kez görüntülendi

Kızıl

KIZIL
Kızıl, bütün vücut derisinde dökün­tüler yapan, glomerülonefrit ve romatizmal ateş gibi çok önemli komplikas-yonlara yol açabilen akut ve bulaşıcı bir hastalıktır.
NEDENLERİ
Hastalığa, salgılanan zehirle (toksin) deri ve mukozalarda döküntülere neden olan birçok streptokok türü yol açar. Buna karşın yutak ve bademciklerdeki değişiklikler doğrudan bakterilerin etki­si sonucunda gelişir.
Hastalığa neden olan mikroorganiz­malar olguların büyük bir bölümünde yutak mukozasına yüzeyel olarak yerleş­tiğinden (akut bademcik iltihabı) kızıl vücudun belirli bir bölgesinde ortaya çı­kar. Bakterilerin yerleştiği bölgede salgı­ladığı zehirli madde, genel dolaşım yo­luyla yayılarak deri ve mukozalarda dö­küntü gibi genel belirtilere neden olur. Daha seyrek olarak streptokoklar, cerra­hi yaralar (cerrahi kızıl), yanıklar (yanık kızılı) ya da doğuma bağlı yaralardan da (loğusalık kızılı) vücuda girebilir.
NASIL BULAŞIR?
Kızıla neden olan bakteriler insanlar­dan, öncelikle de hastalardan, iyileşme dönemindeki hastalardan ve kronik ta­şıyıcılardan bulaşır. Taşıyıcılarda strep­tokok ağız-burun boşluğuna, burna ve deriye yerleşir; ayrıca hastaların kanın­da da bulunabilir. Bulaşma, özellikle kronik taşıyıcı hastalardan yayılan damlacıklar aracılığıyla doğrudan ya da dolaylı olarak gerçekleşir. Bu durumda mikroplarla kirlenmiş çamaşırlar, kap kaçak, çatal bıçak, kişisel eşyalar, oyuncaklar, halka açık yerlerdeki eşya­lar hastalığın bulaşmasında etken olabi­lir. Süt ve süt ürünleri ile onları işleyen kişilerin streptokok taşıyıcısı olması ya da ineğin memesinde streptokokun yol açtığı enfeksiyonun bulunması da bu­laşmada rol oynayabilir.


YAYILMA
Kızıl büyük kentlerde yaygın bir biçim­de, küçük yerleşmelerde sınırlı salgın­lar halinde, köylerde ise tekil olgular biçiminde görülür. Hastalığın yayılma hızı bulaşma koşullarının elverişli ol­masına ve hastalığa açık kişilerin sayı­şma bağlıdır. Hastalığa yakalananlar iyileştikten sonra bağışıklık kazanırlar. Hastalığa açık kişilerden oluşan yeni bir çekirdek ortaya çıkana değin hasta­lığın görülme sıklığında azalma gözle­nir. Köylerde hastalığın tekil olgular bi­çiminde görülmesinin nedeni, ailelerin birbirinden uzak yaşamalarıdır. Bura­larda hasta kişilerle yakın ilişki kentlere göre çok daha azdır. Kızıl en çok 2-9 yaş grubunda görülür. Bunun en önemli nedeni, daha küçük bebeklerde anneden gelen bir korunma özelliğinin, ikinci olarak da streptokokların neden olduğu gizli bir enfeksiyonun yarattığı aktif bir bağışıklığın bulunmasıdır.
BELİRTİLERİ
Kızılın kuluçka evresi genellikle 3-7 gündür; ama bu süre loğusalık kızılı ya da cerrahi kızılda çok daha kısa olabi­lir. Hastalığın genel belirtileri kendini kötü hissetme, yorgunluk ve baş ağnsı-dır. Hastalık ani ve şiddetli bir biçimde başlar. Titreme, hızla yükselen bir ateş (40°C-41°C), huzursuzluk, baş ağrısı, bulantı, kusma, solunum güçlüğü, karnı derisinde ve yüzde kızarıklık, çene ve ağız çevresinde solukluk görülür. Bü-ğaz ağrısı, yutma güçlüğü, yutak ve bo­ğaz mukozasında şişlik ve kırmızılık ortaya çıkar. Dilin üzerini beyaz bir pas kaplar, ucu ve çevresi ise kırmızı bir görünüm alır. Boynun yan bölümleri ve iistçenenin arkasındaki lenf bezleri şi­şer.
Oldukça hızlı gelişen bu evre bir gün kadar sürer. Ağız mukozasında kırmızı zemin üzerine koyu kırmızı renkli küçük lekelerin belirmesiyle hastalığın gidişi yavaşlar; ayrıca hastanın dili hastalığın etkisiyle Özel bir görünüm alır. Bu du­rum “çilek dili” olarak adlandırılır. Dö­küntü 24 saat içinde yaygınlaşır. Bazı ön belirtilerden sonra döküntülerin ortaya çıkması iki güne kadar gecikebilir. Dö­küntü 3-4 gün sürer. Döküntü dönemin­de belli aralıklarla bütün vücutta eşit da­ğılım gösteren pembe-kızıl renkte dö­küntüler gözlenir. Elle muayenede kır­mızılığın, topluiğne başından küçük, çok sayıda pürtüklü kabartıdan oluştuğu gö­rülür.
Döküntüler tipik bir dağılımla önce göğüste, boynun altında ya da karında ortaya çıkar; sonra yavaş yavaş el ve ayaklara kadar yayılır. Çene, ağız ve burun kanatlan çevresinin soluk bir renk alması dikkat çekicidir. 5-6. gün­den sonra, vücudun değişik yerlerinde soyulma başlar. Soyulma önce yüzde pullanma, vücutta birkaç milimetre ça­pında kabuklar, kol ve bacaklarda da geniş parçalar biçimindedir. Soyulma günler ya da haftalarca sürebilir; bu dö­nemde hastanın genel durumu iyidir.
Kızıl hastalığı klinik olarak tipik ol­mayan biçimlerde de ortaya çıkabilir. Oldukça kısa süren ve çok az döküntü yapan “hafif kızıl” tablosu Özellikle önemlidir. Aynca bazı yazarlar, döküntüsüz kızıl adlı bir tablo tanımlamış ve kızıla yakalanan hastaların ailelerinde ortaya çıktığım belirtmişlerse de bu ta­nımlama pek doğru değildir. Strepto­kokların salgıladığı zehirli (toksik) maddelere karşı bağışıklığı olan kişiler­de ortaya çıkan anjin gerçek bir strepto­kok anjini değildir. Ayrıca olağanüstü ağır gidişli ve bakterinin salgıladığı aşı­rı toksine bağlı tipik olmayan biçimler de bilinmektedir. Bakteriye karşı bağı­şıklık olmadığı durumlarda streptokok farenjiti gelişebilir. Az rastlanan öteki biçimlerde döküntüler mor renkli (mavi kızıl) ya da kesecikler biçiminde olabi­lir (miliyer [yaygın] kızıl).
KOMPLÎKASYONLAR
Kızılın yol açtığı komplikasyonlar üç başlık altında toplanabilir.
• Septik komplikasyonlar. Streptokok­ların yayılmasına bağlı olarak gelişir.
• Toksik komplikasyonlar. Bakterinin salgıladığı toksin etkisine bağlıdır.
• Geç komplikasyonlar. Aşın duyarlılık gelişimine bağlı olarak ortaya çıkan geç komplikasyonlara alerjik komplikasyon­lar da denir. Günümüzde çok az rastla­nan septik komplikasyonlar streptokokların komşuluk ya da kan yoluyla yayılmasına bağlı olarak gelişir ve strepto-i kok anjini komplikasyonlanna benzer.
Toksik komplikasyonlar esas olı kalp ve böbreklerde ortaya çıkar. Eri yaşta ortaya çıkan kalp kası iltihabı çarpıntı, nefes darlığı, göğüs ağrısı, katımlannda hızlanma ve bazen işle bir üfürüm ile seyreder. Erken böbrek komplikasyonlarmın en sık görüleni z. terstisyel nefrit”tir. İdrarda hafif alt. min artışı görülür, idrarla kan gelir idrar miktarı azalır. Ardından kanda miktar artar, buna karşın kan basıncı­da yükselme ve şişme (Ödem) görülür Hastalığın sonu genellikle iyıc: Ama bazen idrar çıkışı bütünüyle durc. ğundan, yapay böbrek gibi modern ar -ma tekniklerine başvurmak gerekebilir
Hastalığın başlamasından yaklaşık 20 gün sonra ortaya çıkan geç komp . kasyonlar herhangi bir A grubu hemo^-tık streptokok enfeksiyonu komplıkakasyonu gibi daha çok kalp, böbrekler ve eklemlerde görülür. Özellikle kalp f eklemlerde kızıl sonrası romatizma ateş gelişir. En önemli geç komplikas-yon böbrekte ortaya çıkan akut yag-.r glomerülonefrittir. Nedenleri ve gelişim süreci açısından, herhangi bir strep­tokok enfeksiyonu sonrasında görüle-böbrek iltihabından farksızdır.
TANI
olay olan kızıl tanısı, yalnızca kli-rilerin değerlendirilmesiyle bile ko-. Ateş, bademcik iltihabı, oldukça ieri ve mukoza döküntüleri, çilek belirliler kolaylıkla tanıya götürür. ıstahğın özellikle kızamıktan ayırt ;si oldukça kolaydır. Kızamıkta dö-er anjinle değil, özellikle nezleye r belirtilerle seyreden bir hastalığın ününde ortaya çıkar. Kızamıkta dö-ler baştan ayağa doğru yayılır, zil gibi döküntü yapan kızamıkçı-ıldan ayırmak zordur. Kızamık-lenf bezi büyümeleri görülür; an-ktur.
ynca virüse bağh çeşitli hastalıkla-dişinde ve ilaçlara bağlı zehirlen­eni tepkimelerinde kızıla benzer ıtüler ortaya çıkabilir. İlaç tepki-inde mukozada döküntü görühnez
BEKLENEN GİDİŞİ (PROGNOZ)
Bir zamanlar, yol açtığı komplikasyon-lar nedeniyle oldukça ciddi bir hastalık olan kızıl, günümüzde etkin antibiyotik tedavisiyle kolayca iyileştirilebilmekte-dir. 20. yüzyılın başlarında yüzde 3 olan hastalıktan Ölüm oranı, günümüz­de en çok yüzde 0,05′tir.
TEDAVİ
Streptokok enfeksiyonlarına karşı uy­gun ve etkin bir antibiyotik tedavisi uy­gulanmalıdır. Burada yalnız mikrobun yok edilmesiyle hastalığın hafif geçme­si ya da kısa sürmesi değil, enfeksiyo­nun lir. İlacın hastalık süresince düzenli bi­çimde verilmesi olanaklı değilse, 600.000-1.200.000 ünitelik tek doz ola­rak benzatil-penisilin verilebilir. Penisi­linin uygulanma olanağı yoksa, günde kilo başına 25 mg olarak eritromisin verilebilir. Eritromisin 10 gün süreyle uygulanmalıdır. Bakterileri yok etme­yip yalnızca büyümelerini durduran sülfamitler kullanılmamalıdır.
Kızıl geçiren küçük yaştaki hastala­ra ateşli dönemde yatak istirahati, nite­lik ve nicelik açısından hafif ve uygun besinler ile sıvı kaybını karşılayacak miktarda sıvı verilmesi gerekir. Hasta­da boğaz kuruluğu varsa, yattığı odanın havası nemlendirilmelidir. Ağrılara kar­şı (baş ya da lenf bezleri ağrıları) asetil-salisilik asit (aspirin) kullanılır.
KORUNMA
Kızıl bildirilmesi zorunlu olan hastalık­lardan biridir. Eskiden hasta çevreden uzak tutulurdu. Bu süre 40 güne değin varabilirdi. Ama günümüzde etkili anti­biyotik tedavisi sonucunda karantina gerekli olmamaktadır. Gene de strepto­kokların önemli ölçüde dirençli olmala­rından dolayı, bulaşmaya yol açabilecek bütün eşyaların dikkatle dezenfekte edilmesi ve hasta iyileştikten sonra oda­sının da dikkatle temizlenmesi gerekir. Ayrıca hastalığın yayılmasını önlemek için hastanın ailesine ve çevresindeki yakalanma tehlikesi yüksek kişilere pe­nisilin verilmelidir.
Oldukça yaygın görülen A grubu streptokok taşıyıcılarına karşı pratik açıdan alınacak önlemler de oldukça önemlidir. Sağlıklı streptokok taşıyıcı­larının, kendileri ve başkaları için teh­likeli olup olmadıkları tartışılan ve üzerinde fikir birliğine varılamayan bir konudur. Bir görüşe göre taşıyıcılarda-ki streptokoklar son derece tehlikeli bir kaynaktır; her koşulda ortadan kaldırıl­ması ve kurutulması gerekir. Bir başka görüş ise özellikle okul çağındaki ço­cuklar arasında birçok taşıyıcı bulun­masına ve bunların sürekli olarak mik­rop taşımalarına karşın, streptokok kö­kenli hastalıklara yakalanmadıklarım ileri sürmektedir. Taşıyıcılarda genel­likle yüksek miktarda koruyucu anti­kor bulunur ve streptokok kökenli bir hastalığa yakalansalar bile, hastalık et­keni çoğunlukla boğazlarında yerleşik durumdaki streptokoktan farklı tipte­dir. Vücudunda uzun süre streptokok taşıyan kişilerin kanında streptokokla­ra karşı koruyucu antikor miktarı oldukça yüksektir. Ama streptokokları kısa süre taşıyanlarda bu durum göz­lenmemiştir.
Bu veriler ışığında, sağlıklı taşıyıcı­ların boğazındaki streptokokların orta­dan kaldırılmaması gerektiği, çünkü bu taşıyıcılık durumunun doğal bir bağışıklama yöntemi olduğu söylenebilir. Ama bu gözlemin çelişkili yanı, A gru­bu streptokok taşıyıcılarının kendileri için olmasa bile, toplum için önemli bir tehlike kaynağı olmalarıdır. Bundan ötürü penisilin ya da eritromisinle uy­gulanacak bir koruyucu tedavinin top­lumsal açıdan gerekli olduğu söylene­bilir.

Soru

Kızıl nasıl bulaşır?

Cevap
Genelde bulaşma solunum yollarından çıkan damlacıklarla (Flügge damlacıkları) olur. Gözden kaçan, tehlikeli bulaşmalar ise, özel bir streptokok türü olan hastalık etkeninin kronik, sağlıklı taşıyıcılar aracılığıyla taşınması sonucu gerçekleşir. Bir başka bulaşma biçimi ise, streptokok enfeksiyonu bulunan ineklerden alınan sütün kayna­tılmadan içilmesidir. Kızüm bulaşıcılığı oldukça düşüktür, ama kli­nik açıdan döküntü yapmayan biçimlerin de bulunduğu unutulma­malıdır.

Soru

KİMLER KIZIL TAŞIYABİLİR?

Cevap

Sağlıklı bir kişi kızılı ”taşıyabilir” ve bunu bir çocuğa bulaştıra­bilir mi?
Evet. Bir önceki soruda da açıklandığı gibi, en tehlikeli bulaşma bu biçimde gerçekleşir.

Soru

Kuluçka dönemi ne kadar sürer?

Cevap
Kızılın kuluçka dönemi oldukça kısadır; 6-7 günü geçmez. Bu dö­nemden sonra boğaz mukozası kızarır, bademcikler ve boyun lenf bezleri şişer. Hastalığın başlıca belirtileri baş ağrısı, yutma zorluğu, bulantı, boğaz ağrısı ve 38°C’nin üzerine çıkabilen ateştir.

Soru

Dilin özel bir görünümü var mıdır?

Cevap
Beyazımsı bir pasla kaplanan dil, özellikle yüzeyel tabakaların yitiril­mesi nedeniyle çok özel bir görünüm alır: Çilek dili.

Soru

Çocuğa yatak istirahati uygulamak gerekli midir?

Cevap
Kesin olarak yatak istirahati ve bununla birlikte sıvı ya da yan sıvı gı­dalarla beslenme gerekir. Bağırsağın, yumuşatıcı gıdalar verilerek boş kalması sağlanmalıdır. Enfeksiyon ve zehirlenme olasılığma karşı antibiyotik tedavisi uygulamak gerekir.



Etiketler:

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.