Kilo Artışınızın Sebebi İnsülin Direnci Olabilir

  • SAĞLIK HABERLERİ
  • Kilo Artışınızın Sebebi İnsülin Direnci Olabilir için yorumlar kapalı
  • 978 kez görüntülendi

Kilo Artışınızın Sebebi İnsülin Direnci Olabilir

Pek çok insanın “Yemekten birkaç saat sonra elim ayağım titriyor”, “Şekerli gıdalar tükettiğimde rahatlıyorum”, “ Ne kadar az yersem yiyeyim, kilo veremiyorum” gibi ortak ifadelerle anlatmaya çalıştığı bu durumlar insülin direncinden kaynaklanabiliyor. İnsülin direncinin diyabet hastalığına giden yolu kısaltması ve hastalıklara davetiye çıkararak yaşam kalitesini düşürmesi nedeniyle vakit kaybedilmeden kontrol altına alınması gerekiyor. Memorial Şişli Hastanesi Endokrinoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ayşe Çıkım Sertkaya, insülin direnci ve dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgi verdi.

Sürekli acıkıyorsanız…

Pankreastan salgılanan insülin, açlık hissi uyandıran; şeker ve yağın vücutta depolanmasını sağlayan hormondur.  Glikozu kullanan ya da depolayan başlıca dokular karaciğer, kas ve yağ dokusudur, dolayısıyla insülinin hedefi de buralardaki hücrelerdir.  İnsülin kanda normal sınırlar içinde olmasına rağmen;  hedefi olan doku ve hücrelerde işini yapamıyorsa, kişide insülin direnci var demektir. İnsülin direnci olan kişilerde şekerin dokulara alınıp, kullanılması, yakılması ve depolanması zor olmaktadır. Bu durum daha çok insülin ihtiyacı doğurur ve pankreas normalinin 2-3 katı insülin salgılamak zorunda kalmaktadır. Aşırı salınan insülin görevi gereği acıkmaya, daha çok yemeye ve atıştırmaya neden olarak kilo artışına yol açar.

İnsülin direnci diyabete neden olabilir

Kanda dolaşan aşırı insülin; obezite, hipertansiyon ve damar sertleşmesi olarak bilinen ateroskleroz gibi kronik hastalıkların oluşması için uygun bir ortam hazırlamaktadır. Ortaya çıkan kısır döngü, kısırlıktan tüylenmeye kadar çok geniş bir yelpazede bulgu veren polikistik over sendromu yaşanmasına da yol açabilmektedir. İnsülin direnci olan polikistik over sendromlu kadınlarda bozulmuş glikoz toleransı yani halk arasındaki adıyla gizli şeker % 35’e; tip 2 diyabet sıklığı ise % 10’a kadar artmaktadır.

Vücutta pek çok sistemi olumsuz etkiliyor

İnsülin direncinin teşhisi için açken yapılan kan şekeri ve insülin testi belirleyicidir. Gerekli durumlarda “Şeker yükleme testi” ile kan şekeri ile insülin değerlerinin değişimine bakarak değerlendirme yapılabilmektedir. İnsülin direnci teşhisinde kullanılan HOMA değeri; kan şekeri ve insülin değerlerinden hesaplanan matematiksel bir formülün sonucudur. Ayrıca kan yağları, karaciğer enzimleri gibi bazı veriler de teşhis için yardımcı olabilmektedir. Hiçbir belirti vermeden ilerleyebilen insülin direnci ilerleyen aşamalarda;

  • Ciltte lekeler, koyulaşma ve yumuşaklık
  • Nedeni açıklanamayan kilo artışı ve kilo vermede zorlanma
  • Adet düzensizliği ve aşırı tüylenme
  • Karaciğer yağlanması
  • Açlık atakları, çabuk acıkma, geç doyma
  • Tatlı yeme isteği
  • Konsantrasyon eksikliği
  • Yüksek tansiyon
  • Bel çevresinin giderek genişlemesi gibi belirtiler verebilmektedir.

İnsülin direncinizi egzersiz ve doğru beslenme ile kırın

İnsülin direnci olan hastaların pek çoğu fazla kiloludur. Bu kişiler mutlaka uzman kontrolünde kilo vermelidir. Kilonun yüzde 10’unun verilmesi bile büyük avantaj sağlamaktadır. Bu aşamada ya da devamında kullanabilecek bazı ilaçlar da bulunmaktadır. En büyük glikoz alıcısı olan kaslardaki insülin direnci 20 çok zorlamadan yapılan 20 dakikalık egzersiz ile kırılmaktadır. Düzenli ve günlük egzersizin yanında; sebze, meyve, tam tahıllar, kuru baklagiller, düşük yağlı sütler ve süt ürünlerini kapsayacak şekilde dengeli beslenme de göz ardı edilmemelidir. Kısa süreli şok diyetler; sadece protein içeren diyetler ya da her hangi bir besin gurubunu kapsayan ancak diğer grupları kapsamayan tek kaynaklı rejimler sağlıklı değildir. Metabolizmayı uyarmak için ara öğünler ihmal edilmemelidir. Tatlandırıcılar, belirlenmiş günlük dozlarını aşmamak kaydıyla kullanılabilir.

Tam tahıllı ürünler ve sebzeleri tercih edin

İnsülin direnci olan hastaların; kan şekerini yükseltmeyen düşük glisemik indeksli, posa ve diğer besin öğeleri yönünden de zengin besinleri tercih etmesi gerekmektedir. Patates, havuç, mısır haricinde tüm sebzeler ile birlikte;

  • Barbunya, nohut, kuru fasulye, mercimek gibi baklagiller
  • Kepek ihtiva eden esmer ekmekler
  • Elma ve portakal diyet menüsünde yer almalıdır.

Bunlardan uzak durun

Glisemik indeksi düşük besinler, bireylerin daha uzun süre tok kalmalarını sağlamaktadır. Oranın yüksek olduğu besinler ise kandaki insülin miktarını hızla yükselterek kan şekerinin düşmesine neden olmaktadır. Bu besinleri tüketen kişiler tok olmasına rağmen hızla acıkmaktadır.

  • Sukroz yani çay şekeri
  • Reçel, marmelat, pekmez, bal, tatlılar
  • Kurabiye, kek, pasta, bisküvi, çikolata, gofret
  • Beyaz ekmek, mısır ve mısır ekmeği, mısır gevreği
  • Pirinç, şehriye, erişte, makarna
  • Muz, incir, üzüm, kavun, karpuz
  • Kayısı hariç kuru meyveler
  • Hazır meyve suları ve asitli meşrubatlar

Etiketler:

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.