Gut Hastalığı

  • HASTALIKLAR
  • Gut Hastalığı için yorumlar kapalı
  • 1.437 kez görüntülendi

Gut Hastalığı

GUT HASTALIĞI: Gut, eklemlerde ve bunların çevresinde “Monosodyum ürat” kristallerinin birikmesi sonucu gelişen ve % 95 vakada kanda ürik asit fazlalığıyla seyreden tekrarlayıcı özellikte eklem iltihaplarına neden olan bir metabolizma bozukluğu hastalığıdır. Gut hastalarının yaklaşık olarak % 95′i erkektir. Gut hastalığına yakalanan kadınların büyük çoğunluğu menopoz sonrası döneme girmiştir. Avrupa ülkelerinde gut hastalığının görülme sıklığı °/o 0,3 olarak bildirilmektedir. Savaş yıllarında proteinli besinlerin daha az tüketilmesi nedeniyle gut hastalığının görülme sıklığı o yıllarda düşmüştür. Amerika Birleşik Devletleri’nde, erkekler arasında gut hastalığına % 10 oranında rastlanmaktadır.Normalde 100 mi. kanda 3-7 mg. ürik asit bulunmaktadır. Gut hastalarının % 95′inden fazlasında kandaki ürik asit miktarı normalin üstündedir. Kanda fazla miktarda bulunan ürik asit, sodyumla birleşip “Monosodyum ürat” oluşturmaktadır. Monosodyum ürat ise kristaller biçiminde, eklemlere, kemiklere, derialtına, böbreklere ve eklem çevresindeki dokulara irikmektedir. Monosodyum ürat kristalleri biriktikleri yerlerde yabancı madde gibi etki göstererek, kendilerine karşı bir iltihabın doğmasına neden olurlar. Bu kristallerin biriktiği bölgelerde özel bir reaksiyon da doğar.

Bu reaksiyon sonucu ortaya çıkan yapılara “Tofus” denilmektedir. Tofuslar eklem bölgelerinde, şişlikler biçiminde kendilerini belli ederler. Gut hastalarının yaklaşık % 10-% 2O’sinde böbreklerde “Ürik asit taşları” gelişir. Bazı hastalarda, böbreklerde gelişen tofuslar, “Gut nefriti” demlen, böbrek iltihaplanması olayına neden olur. Gut hastalığında gelişen eklem iltihabı çoğunlukla tek bir eklemi tutar. Yaklaşık olarak % 50 vakada ise ayak başparmağında eklem iltihabı gelişmektedir. Gutta eklem iltihabı ani ataklar biçiminde kendisini göstermektedir. Hastalık tedavi edilmediğinde ataklar sıklaşmakta ve eklemlerdeki kalıcı bozukluklar gelişerek müzmin bir gut hastalığı ortaya çıkmaktadır. Ani gut atağı genellikle bir ön belirti oluşturmaksızm ortaya çıkmaktadır. Ani gut atağı genellikle bir ön belirti oluşturmaksızm ortaya çıkar. Ağır bir yemek, fazla içki, yorgunluk, cerrahi girişimler, infeksiy onlar, penisilin, insülin ani bir gut atağına neden olabilir. Guttaki eklem ağrısı, genellikle geceleyin başlar. Ağrı zonklayıcı, sızlayıcı ve şiddetlidir. Eklem bölgesi kızarık, şiş, parlak ve sıcaktır. Çarpıntı, ateş, halsizlik, titreme gibi belirtiler gelişebilir. Hastalığın ilk dönemlerinde ataklar birkaç günde iyileşir. Fakat hastalık önemsenmediğinde, ataklar birkaç hafta süreceği gibi daha sık ortaya çıkmaya başlar. Hastalığın müzminleşmesiyle eklemlerde gelişen bozukluklar, onların hareket yeteneklerini de bozar.Günümüzde tedavi olanakları, gut hastalıklarının hiçbir kısıtlamayla karşılaşmaksızm normal bir yaşam sürmelerini sağlamaktadır. Hastalığın tedavisinde üç hedef vardır, tik hedef ani gut atağının tedavi edilmesidir. İkinci hedef ani gut atakların ortaya çıkmasının önlenmesidir. Üçüncü hedef ise kanın ürik asit düzeyinin normale indirilmesi ve özellikle böbreklerde gelişmiş olan tofusların iyileştirilmesidir. Bu sonuncusu çok önemlidir. Çünkü böbreklerde gelişen tofuslar zamanla hastada böbrek yetmezliğine yol açarak, ölüme neden olabilmektedir. Ani gut atağının tedavisinde “Kolşisin” adlı üaç çok iyi sonuç vermektedir. Kolşisin eklemde guta bağlı olarak gelişen iltihabı ortadan kaldırmaktadır. İlacın alınmasından 12 saat sonra ağrı azalmaya başlar ve yaklaşık 36-48 saat sonra tamamen geçer. Fenilbütazon, oksifenbütazon, indome tasin ani gut atakları sırasında kullanılan diğer ilaçlardır. Ani ataklar sırasında hastamn yatak istirahatine alınması gerekmektedir. Bu dönemde hastaların günde 3 litre kadar su içmelerinde yarar vardır. İçilen bol su, böbreklerde idrar yapımını arttırarak, monosodyum ürat kristallerinin böbreğe çökmesini güçleştirir. Ani gut ataklarının önlenmesi için hastaların her gün 0.5-1.5 mg. kolşisin almaları çok etkilidir. Bunun dışında hastaların fazla kilolarını atmaları, bol su içmeleri gerekir.Üçüncü hedef olan, kanm ürik asit miktarının normal düzeye indirilmesinde başlıca üç ilaç kullanılmaktadır. Bunlar “Probenesid”, “Sülfin-pirazon” ve “Allopürinol” dür. Probenesid ve sülfinpirazon idrar yoluyla ürat atılımını arttırmakta ve böylece kandaki ürik asit miktarını düşürmektedirler. Bu ilaçların yardımıyla Özellikle böbreklerde, yeni tofusların oluşması önlendiği gibi, eskilerinin de kaybolduğu görülmektedir. Bu ise böbreklerin korunması açısından çok önemlidir. Sözünü ettiğimiz bu iki ilaca ‘Ürikozürik” ilaçlar denilmektedir. Bu adı almalarının nedeni, idrar yoluyla ürat atılmasını sağlamalarıdır. Allopürinol ise vücutta ürik asit yapımını azaltıcı etkiye sahiptir. Bu kanm ürik asit miktarında azalmaya neden olur. Böbreklerinde ürik asit taşı olan hastalar, sözünü ettiğimiz bu son ilacı kullandıklarında böbreklerindeki ürik asit taşları kaybolabilmektedir. Burada son olarak şu noktaya değinmek istiyoruz. Ürikozürik ilaçları kullanan hastaların aspirin ve benzeri iltihap karşıtı {Antünflamatuar salisilatlar) ilaçları kullanmaları gerekir. Çünkü aspirin ve benzerleri, ürikozüriklerin etkisini yok etmektedir..

Etiketler:

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.